Anne giderse dua da ölür!...
(24 Kasım Anısına)
Siz ne diyorsunuz? Dünyanın hangi kanununu veya örfünü getirirseniz getirin bu gerçeği değiştiremezsiniz. Hepimizin ilk öğretmeni annedir elbette. Ve o öyle bir annedir ki size karnında söylediklerini, yüzünüzü okşamasını ömür boyu hissetmemeniz mümkün değildir. O öyle bir mürebbidir ki ondan aldığınız irfanı dünyanın bütün öğretmenleri bir araya gelse size bağışlayamaz! Ve o öyle bir insandır ki, ondan aldığınız merhameti ve vicdanı hiçbir kanun hiçbir yönetmelik telkin edemez.
Zaten insan da sevgi, merhamet ve vicdandan mürekkep değil midir? Bizim yolumuzu aydınlatan ve sadece Anadolu kadınına has olan irfan olmasaydı bugünlere gelebilir miydik?
Eğer o yaratılmışların en yücesi olmasaydı Allah Cennetini onun ayakları altına serer miydi?
Eğer Allah merhamet etmeseydi okuma yazması olmayan annem, dile kolay 13 çocuk yetiştirebilir miydi? Bunca çocuğa rağmen küçük yaşta vefat eden üç çocuğuna ömür boyu gözyaşı döker miydi?
Evet, annem bizim başöğretmenimizdi. Ümmi dünyasına rağmen geleceğimizi aydınlatan ve bize yol gösteren en büyük rehberdi. Ondan öğrendiklerimizi hiçbir hocadan hiçbir kitaptan öğrenmek mümkün değildi.
Bu kalabalık aile içinde hastalandığımda sabaha kadar başımda bekleyişini hiçbir zaman unutamam ki! Bu bekleyişte öğrendiğim merhameti, sevgiyi, yüceliği, kalabalığı hangi okul öğretebilirdi? Hele ki terbiyenin daha da önem kazandığı bu çağda kaç mürebbimiz kaldı ki?
Şimdi hatırlıyorum da annemi hiçbir zaman kanepeye uzanmış bir şekilde görmedim. Sabah namazında uyanan bu dev kadın, akşama kadar ayakta bir o yana bir bu yana çırpınıp durur ve mümkün değil dinlenemezdi. Abartmıyorum günlük uykusu dört-beş saati geçmezdi. Ağrı’nın o soğuk ve ağır şartları altında, iki odalı evimizde on çocuğa bakmak nasıl bir dayanma gücüdür Ya Rabbi? Ya onlara yemek hazırlamak? On çocuğun elbiselerini elle, çok sonraları merdaneli makineyle yıkamak.
Ve size her daim hatırladığım bir geleneğinden bahsedeyim. Bugün ilkokuldan lise sona kadar bir anne, on çocuğu okula tek tek uğurlayabilir mi acaba? Bizde bu âdeta kutsal bir vedaydı. Her sabah annem üstümüzü giydirir veya kontrol ederdi. Ayakkabılarımızı hazırlar, yolcu ederdi. Ancak veda busesinden daha değerli olan; “Allah zihin açıklığı versin.” duasıyla beraber…
Annemin en büyük öğretmen oluşunu bu dua’da bulmam uzun yıllarımızı aldı maalesef. Ve o zaman inandım ki, annenin duası bizim en büyük zırhımızdı. Allah, herkesin ömrüne ömür katsın. Ama annenize saygı ve sevgide kusur etmeyin. Ve şu sözümü de unutmayın:
Anne giderse dua da ölür!...
Lisede okurken üç yüz öğrenciyi aşıp lise birincisi olmamda da bu dua ve merhamet etkiliydi. Evet, evimiz iki oda bir salondu. On çocuğun daraldığı, küçücük bir yerdi. Beş kardeşin yan yana yattığı zamanları bilirim ve annemin babamın önünde saygıyla eğilirim.
Gençler, lise birinciliği yolculuğumda bana ait oda da yoktu masa da...
Bizi üniversiteye hazırlayacak dershaneler de yoktu.
Üniversiteye hazırlık kitapları da yoktu.
Zaten hizmetli babamız özel öğretmen tutacak parasının olması imkânsızdı.
Ama anne vardı.
Merhamet vardı.
Sevgi vardı.
Aşk vardı.
Şevk vardı.
Ve bunları bize başöğretmenimiz sağlardı.
Bize bizi öğreten tüm annelerimizin önünde saygıyla eğiliyorum…
Prof. Dr. Zeki Taştan
Hocam yüreyinize saglik ancak bu kadar icden ve anlatilir rabbim buyuklerimizin duasini eksik etmesin insaAllah