Gelin bu hafta memleketteki düğünlerimizin o muhteşem sürecinden bahsedelim.
Aslında her şey oğlanın kızın o güzel gülüşünü görmesiyle başlamıştır! Ama sen misin o gülüşü gören? Tutturur illa evleneceğim diye. "Yapma, etme, durduk yere kaşınma" denilse de oğlan kaşınmayı sürdürür. Sonuçta mecbur kalır ana baba; ve giderler kız istemeye. Giderler gitmesine ama akıllarında o deli sorular dönüp dolaşmaktadır: "Bu iş bize kaça patlayacak?"
Her neyse, varırlar kız evine; kahveler içilir, sözler kesilir; yiyilir, içilir falan filan... Oğlan o an ortamın en popüler insanı olmanın hoşluğuyla ayakları kesilir yerden. Tutana aşk olsun bizim enişteyi(!) Lacivert takımın içinde Amerikan Başkanı kadar önemlidir çünkü. Hele ki ciddi ve olgun görünmek için etrafa haşin ve gaddar bakışlarla bakması yok mudur; içi gider herkesin(!)
Yüzükler takılmıştır ve dünyanın en taze güvey namzetidir artık bizim enişte. Yolda gören herkes tebrik eder, helal olsun derler bizim enişteye. Enişte bu tebrikleri duyunca irtifasını artırarak atmosferi geçer(!) Ama gelin görün ki, yaklaşmaktadır yaklaşmakta olan!!!
Nişandan bir iki hafta sonra kızın evine varmak icap eder. Tatlılık, gelin görme falan filan derken asıl mevzu yıldırım gibi düşer oğlan evine: Ee "Haftalık" zamanıdır! Önceki nişan olmamıştır, gelinin parmağına yüzük tam takılamamıştır(!) Ve daha büyük bir nişan zaruridir. Haftalık denen adet için bohçalar hazırlanır. Geline, gelinin anasına, anasının balasına, dıdısının dıdısına hediyeler almak lazımdır. Neyse, hediyeleri sırtına atan bizim eniştenin ana babası düşer yine yollara. Yiyilir, içilir, oynanır… Bizim enişte bu kez o kadar göklerdedir ki, en yakın galaksiye yolculuğa çıkmıştır bile(!)
Tam artık sırada düğün var derken, hicri takvim bir oyun oynamıştır! Araya bayramlar girmiştir. Buyur burdan yak şimdi! Şeker bayramında şekeri, kurban bayramında kurbanı ve tabiki ıvırı zıvırı da halledilir. Kız görme olayı artık eniştenin ana babası için kızı mümkün olduğunca görmemeye evrilmiştir! Ama dünya bizim enişteye güzel; çünkü o hâlen uzay yürüyüşünü tüm hızıyla sürdürmektedir.
Nihayetinde düğün günü gelip çatar. Enişte için evrenin sınırlarına ulaşma vaktidir artık. Ama ana babası ise ömrünün son demlerine epeyce yaklaşmıştır(!) Hayata tutunmaları için tek çare takı merasimi ve elbette takı merasiminde gösterilecek canlı performanstır. Alınır ellere mikrofon ve geçilir sıraya! Aslında belli edilmez ama en gergin anlar da bu anlardır. Zira hayat memat meselesidir. Takının kıymetine göre hoparlörden çıkan sesin desibeli de değişir haliyle(!) Yüzler bir ekşir, bir gülümser. Kamera ise bu anları pürdikkat çekmelidir. Çünkü kim ne vermiş, kim ne takmış defterle karşılaştırmak gerekir, değil mi ya? Ola ki gelmeyen varsa ya da aldığı kadarını getirmeyen varsa güzelce yad edilir(!) Bu arada bizim enişte ise evreni aşmış, paralel evrenlerde dolaşıyordur.
Tabi bu esnada takıyla işi olmayan ama düğünün imkânlarından maksimum şekilde yararlanan bir kesim ise takı töreninde arazi olmuştur. Ama birazdan tüm haşinlikleriyle yeniden teşrif edeceklerdir(!) Her neyse, genelde götürdüklerini alamayan ana baba kabullenmenin derin kahrını yaşarken, eniştenin paralel evrenlerdeki yolculuğu uzaylıların sırtına vurması sonucu yaşadığı linç girişimiyle devam eder(!) Ama uzaylıların bu linç girişimini başarıyla savuşturan enişte uzay yolculuğuna bu kez gelini de katarak devam eder!
E tabi unutmadan! Gelin evindeki en cüsseli elemanın sandığa yapıştırılarak oturtulması, kınada gelinin ellerini metal dedektörü gibi sadece altına açması, Buckingham Sarayı'nda resim çekiliyormuş hissiyle fotoğrafçıya tomarla para verilmesi, düğün konvoyunun önünü kesip "Para vermezseniz yakarız kendimizi" diyen kitlenin zapturapt altına alınması falan filan... Tüm her şey eklenip ertesi gün eniştenin önüne konulur. Ve böylece bizim enişte paraşütsüz serbest düşüşe geçerek soluğu hemen memlekette alır.
Haydi şimdi düğüne… Tey Tey Tey…!
Kalın sefa ile...
Güncelleme Tarihi: 14 Ekim 2021, 14:17
Taziye den sonra gereksiz israf yapılan bir gelenekde görkemli düğünler sırf gösteriş kibir kokan sonra yığınla borç uykusuz geceler huzursuz mutsuz evlilik sonuç hüsran
Sizler gibi gerçeği gören olgun insanlar umarım artar.