Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesinin hemen öncesinde yaklaşan tehlikeyi bu sitede ele almaya çalışmıştım daha evvel. 29 Ocak 2022 tarihinde yayınlanan "Değiş Artık Türkiye'm" başlıklı yazıda Rusya'nın Ukrayna sınırına yaptığı yığınakların 1962 yılındaki Küba Füze Krizi'nden bu yana yaşanan en büyük tehlike olduğu vurgulanmıştır. Ve nitekim çok geçmeden büyük bir savaş patlak vererek dünyayı Küba Füze Krizi'nden de daha tehlikeli bir noktaya getirmiştir. Ayrıca 2 Mart 2022 tarihinde yayınlanan "108 Yıldır Süren Cinayet" başlıklı yazının ekinde, bir gün büyük bir harp olursa bunun başlangıç noktasının Rusya'ya uygulanan yaptırımlar olduğu ve bu yaptırımların büyük bir savaşın habercisi olduğu özellikle ifade edilmiştir. Kısmen yanılmışım, çünkü sürecin beklediğimden daha da hızlı ilerlemesine sebep olan bir şey oldu ne yazık ki! O da yaptırımların derinleşmesi ve Rusya tarafından da bir silah olarak benzer yaptırımların kullanılmasıdır. O günden bugüne yaşanan gelişmeler ne yazık ki tahmin ettiğimden de hızlı bir şekilde ilerlemektedir. Esasen 2022 yılı içerisinde Rusya'nın kısmi ya da tam seferberlik hâli içerisine gireceğini tahmin etmemiştim. Bu seferberlik durumunun bir yıldan evvel olmayacağını düşünmüştüm ki bunu düşünmek itiraf etmek gerekirse kendi adıma öngörüsüzlük oldu. Peki şimdi ne olacak? Dünya bu krizden çıkabilecek mi?
Bu sorulara kabul etmeliyim ki benim gibi kötümser bir insanın vereceği cevap bellidir. Dünyanın mevcut hâli gerginliği düşürmeye dönük olmadığı gibi bu gerginliği artırıcı niteliktedir. Rusya elindeki tüm kozları kullanmakta kararlı. Bu kozları belli bir sıraya dizdiği ve şu ana kadar kısmi konvansiyonel saldırı ve enerji kozlarını kullanmasına rağmen netice alamadığı için üçüncü kozunu kullanmaya karar vermiş durumdadır. Üçüncü koz ise kısmi saldırı hâlinin genel saldırıya dönüştürülmesidir. İşte asıl korkunç olan da budur. Çünkü genel saldırı durumu savaşların kontrol dışına çıkması demektir ki dördüncü ve son çarenin de artık kapıya dayanmış olduğunu gösterir. Eğer ki birkaç ay içinde Batılı güçler Rusya ile en üst düzeyden görüşmelere yanaşmazsa ok yaydan çıkmış olabilir. Ancak anladığım kadarıyla Batı dünyası ya bunu çoktan göze almış durumda ya da son ana kadar bekleyecek.
Bizim ülkede olduğu gibi tüm dünyada da benzer iyimserlik ya da "Amaaann hiçbir şey olmaz!" fikri hâkim durumda. Bunun sebebini anlamak zor değil. Çünkü yaklaşık dört nesildir küresel bir savaş vaziyetinden uzağız. Benzer durum 1. Dünya Savaşı öncesinde de mevcuttu. O zamanlarda da Avrupa'da buna yakın bir süre savaş olmamış; toplumlar ticaret, bilim, sanat gibi alanlara dalarak savaş kavramından uzak durmuşlardı. Bu nedenle savaş gerçeği karşısında mevcut yönetimleri yönlendirmede gecikmişlerdi. Bugün Rusya'nın işgal girişimi karşısında romantik ve popülist tepkiler veren toplumlar esasen geniş çaplı çatışmalara meşruiyet kazandırdıklarının farkında değiller. Çünkü böylelikle bağlı oldukları yönetimlerin Rusya'ya karşı her türlü yaptırımlarını desteklemiş oluyorlar. Hâlbuki yapmaları gereken tek şey varsa o da hükümetlerini gerçekçi bir yaklaşımla Rusya ile diyaloğa yönlendirmeleri gerektiğidir. Bunu yapmazlar ve aksine kendi hükümetlerini duygusal tepkilerle dolduruşa getirmeye devam ederlerse bunun altında önce kendileri kalır. Fakat mevcut Avrupa toplumu düşündüğümüz gibi gerçekçi ve sağduyulu olmaktan çok uzak olduğu için şu an bu yönde bir emare gözükmüyor.
İşte tüm bu sebepleri alt alta koyduğumda iyimserliğimi elimde tutmam için ne yazık ki pek de takatim kalmıyor.
Kalın sefa ile...