İspanyol düşünür George Santayana, "Geçmişini unutanlar onu yeniden yaşamaya mahkûmdur" derken geçmişten ders çıkarmak gerektiğini söylemekle beraber aslında bu sözün bir de sosyal manasını belirtir. O da geçmişini silmeye çalışan insanlar karşısında toplumların dikkatli olması gerektiğidir. Aksi takdirde, toplumların geçmişini unutturmaya çalışan o insanların tuzağına düşebileceğini anlatır. Bu yazıda GEÇMİŞSİZLER olarak kodladığım ve günümüzde sayıları bir hayli artan bu kesimi kaleme almak istedim.
Öncelikle en sefil insan topluluklarından biri olan geçmişsizler çok saldırgandırlar. Çünkü geçmişte ettikleri sözleri kapatma adına yeni girdikleri ortama kendilerini kabullendirmek için herkesten çok bağırıp çağırırlar; ve herkesten çok rezillik çıkarmaya meyillidirler. Bunun için de her durumda maraza çıkararak ön plana çıkmak zorundadırlar. Ayrıca geçmişsizler, çok mahir birer tüccardırlar. Dostlarını satma konusunda uzman oldukları gibi kendilerini de düşmanlarına pazarlama konusunda herkesi şaşırtacak ölçüde bir ikna kabiliyetine sahiptirler. İkna kabiliyetlerini öylesi bir seviyeye getirirler ki, bir aşamadan sonra onlara inananlar sayesinde kendilerini seçilmiş özel insan olarak görürler. Fakat seçilmiş insan oldukları bu anlamda doğrudur. Çünkü aklı başında hiç kimse onlar kadar ilkesiz birilerinin dünyada olamayacağını anlayabildiklerinden toplum içinde rahatlıkla seçilebilirler. İlaveten; küfür, hakaret ve edepsizlik konusunda insanlığın varabileceği en üst seviyede toplumsal yaşamlarını sürdürürler. Bundan dolayı nezih ve seçkin ortamlarda üreme imkânı bulamadıkları için yok olurlar. Dolayısıyla kendi pisliklerini kabul etmeyen güzel ortamlarda yaşayamadıklarından o ortamları kirletmeye çabalarlar. Bunun için de etraflarındaki kirli insanları temiz alanları sabote etmeleri doğrultusunda yönlendirirler. Öte yandan geçmişsizler gücün olduğu alanı önceden kestirebildikleri için anında taraf değiştirebilirler. Yaşamları boyunca sürekli olarak birilerinin yanına kapak atmaya, onların sırtından geçinmeye tıynet olarak müsait bir insan çeşididir bunlar. Tüm hepsinden daha da önemlisi şu ki; bir ulusun geleceğinin parlak olup olmadığını geçmişsizlerin sayılarının artıp artmadığı ile rahatlıkla kestirebiliriz. Eğer onların sayısı günbegün artıyorsa işte o halkın geleceği tehdit altındadır!
***
TÜM ANALARA SONSUZ HÜRMETLERİMLE
Her gece karanlıklara gömülü ülkem geçer tüm hücrelerimden; işte tam da o an onurlu yarınlarımızın umudu dökülür penceremden. Ve ben de ayaklanırım bu dizelerdeki o umudun ışığıyla. Yoğun bir yaşama sevinci doluşur içime böylece. Çeker gider diyorum tüm karanlıklar ve o karanlıkları içimize taşıyanlar. Hem nice karanlıklar yumruklamıştır da göğsümüzü, ona rağmen açmamışızdır kalbimizi umutsuzluğun zerresine. Sonra dayan diyorum memleketim. Sadece yüreğin kadar değil; etin kadar, kemiğin kadar dayan diyorum. Ve böylece ne yoksulluğun o amansız kahrı ne de umutsuzluğun o simsiyah zulmü gezinebiliyor göğsümde. Çünkü diyorum ki, memleketin en güzel, en cevval anası daha varmamıştır dünyaya ve henüz doğurmamıştır yüreği haysiyetle bezeli kızlarını, oğullarını. Onları düşündükçe umudum katlanıyor, kederlerim hafifliyor, yüzüm tebessüm bahçesine dönüyor. Kendimi yatıştırmak için hissetmiyorum elbet bunları. Geçmişimizi düşünüyorum, o göz gözü görmez geçmişimizi. O zaman da gelmişti yine analar dünyaya, kollarında deli fişek evlatlarla ve fırsat vermemişlerdi yazgımızın başkalarının kalemlerinden akmasına. Lime lime etmişlerdi o kalemlerin her birini. Belki dünyanın en büyük bilim insanları, en deli filozofları olmayacaktır bu topraklarda ama onurlu yarınların sahibi olan analar hep var olacaktır.
Bu haysiyetli toprakların altındaki ve üstündeki tüm analara sonsuz hürmetlerimle… Kalın aşk ile.