Kaç kişinin ilgisini çeker bilmiyorum ama konuyu bilimle açıp bir yere bağlamak istiyorum. Yok merak etmeyin; öyle nötron yıldızı, kuantum falan gibi bizim hiiiiç işimiz olmayan şeyleri sallayıp durma derdinde değilim! Zaten istesem de buna ne kapasitem ne de haddim yeter.
Geçenlerde okuduğum bir habere göre, dünyadan tam 100 ışık yılı uzakta bir öte gezegen keşfedilmiş. Bir ışık yılı yanlış bilmiyorsam eğer yaklaşık 10 trilyon km. olduğuna göre, yani dünyadan 1 katrilyon km. uzaklıktaki bir gezegenden bahsediyoruz. Daha da Türkçesi şu ki; buradan Erzurum'a 5 trilyon defa gitmekten bahsediyorum. Sanırım bu daha anlaşılır oldu. Çünkü Erzurum'dan bu tarafta yaşayanlar olarak toplamda Erzurum'a buna yakın sayıda gitmişliğimiz vardır(!) İşte o habere göre, dünyadan 70 kat büyük bu gezegenin yüzeyi bütünüyle suyla kaplıymış. Bu nasıl olur derseniz eğer, yine Türkçesi şu ki; hani karların erimesi ya da yağmurların yağması var ya, hani çoraplarımıza kadar ıslanmalarımız var ya, ha işte ondan! İlginç olan, bu gezegeni bulanlar gencecik bir grup bilim insanı. Başka işleri güçleri mi yokmuş diyenlere, "Eh idare edin çoluk çocuk işte" desek yeterli! Ve bu bilim insanlarının bundan sonraki hedefi, buldukları gezegenin geçenlerde uzaya fırlatılan James Webb teleskobu ile gözlemlenmesi ve orada canlı yaşamın olup olmadığının öğrenilmesi.
İşte bu haber dünyayla paylaşıldığında peki dünya olarak bizler ne mi yapıyorduk? Bizler de tıpkı o gök bilimciler gibi başka yerlerde yaşam alanları olup olmadığını araştırıyorduk. Ve o yeni yaşamlarını biricik tutkumuz olan internet videolarında buluyorduk. Mesela ünlü olmak için neyi var neyi yok her şeyini el âleme afişe eden insansı varlıklar olduğunu keşfediyorduk. Yine ali menfaatlerinden dolayı evinin içini yahut başkasının evini dünyaya naklen yayın yapanların olduğu canlıları buluyorduk. Ellerinden gelse kamerayı karaciğerlerine sokacak kadar yırtınan insan görünümlü organizmaları buluyorduk. Fakat bulduğumuz yeni keşifler bunlarla da sınırlı değildi. O kamerayı yine şöhret olma namına fakir fukaranın evine sokanları ve mükellef sofralarını onun bunun gözüne sokanları da keşfediyorduk. Birbiriyle çıkarları uğruna kavga eden sözüm ona memleketçi filozofları, yine menfaatleri uğruna şakşakçılık sanatıyla iştigal eden muazzam sanatkârları, yalakalıkta ihtisas yapan bilimcik insanlarını falan filan. Daha saymakla bitmez bin türlü canlı örneği buluyorduk.
İşte bunca insan dışı canlı hayat varken birkaç yeni yetme cahilin bir gezegen bulması çok da mühim değil.
Kalın sefa ile...
