Hayâ ile eş anlamlı olan edep sözcüğü insanda bulunan, bulunması gereken utanma duygusudur. Ancak utanma duygusu olan insanlar söz ve fiillerine dikkat ederler. Güzel ahlak, saygı, terbiye, hayâ ve nezaket anlamına gelen “edep” bir bakıma Peygamberimizin gönderilme gayesini de teşkil eder. Zira Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde, “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmaktadır. Yine Hz. Aişe’ (r.a) annemize; “Rasulullah’ın ahlakı nasıldı?” diye sorulduğunda, Hz. Aişe, “Siz Kur’an okumuyor musunuz, O’nun ahlakı Kur’an’dı” diye buyurmuştur.
Esasında “Edep Yâ Hû” Ahlaka, adalete, merhamete ve vicdana davettir. Aynı zamanda manevi bir ikazdır. “Edep Yâ Hû” cümlesindeki “Hû” ifadesi Allâh’ı işaret etmektedir. “Allah’tan utan da nefsinin yanlışlarına kapılma!” denilmektedir. Maalesef edebin her alanda ve her yerde mumla arandığı bir zamanı yaşıyoruz. Bu yüzden bireysel ve toplumsal ahlâkımızda büyük bir yozlaşma, sosyal yaşantımızda da maddi ve manevi krizlerle boğuşuyoruz.
Çünkü edep; aşırılığa kaçmamak, dengeyi koruyup adaleti ikame etmektir. Haksızlık ve hayasızlıktan, hileden, yalan ve zorbalıktan yüz çevirmektir. O yüzden bu çağrımızı hala insaf, vicdan ve merhametini kaybetmemiş olan tüm insanlar adına yapıyoruz.
Ey sorumlu olduğu toplumun büyük bir kesimi geçim sıkıntısı içinde kıvrandığı halde zengin menülü lüks sofralarından ve konforlu imkânlarından ödün vermeyen merhametsiz idareciler. Ve zenginlerin refahına, mülk sahiplerinin servetine, sermaye sahiplerinin katlamalı kazançlarına dokunmayıp köylünün, işçinin ve emeklinin kısıtlı gelirine göz diken vicdansız ekonomistler. Size söylüyoruz biraz edep yâ hû!
Ey bir tarafta birden fazla maaş alıp sefa sürenler varken diğer tarafta kredi borçları altında ezilen esnafın ve tarlasını sürecek mazotu alamayan çiftçinin emeğine göz diken faizciler. Ve yıllardır ülkenin tüm nimetlerinden en fazla istifade eden kaymak tabakaya vergi afları getirdikleri halde her sıkıntıda gariban vatandaşın sırtına en ağır vergileri yükleyen etkili ve yetkililer. Size söylüyoruz biraz edep yâ hû!
Ey binasının duvarına mülk Allah’ındır diye yazdırıp evleri ve iş yerleri için fahiş kiralar isteyen merhametsiz mülkiyet sahipleri. Ve hiçbir kritere uymayıp araç ve gayrimenkullerine utanmadan normalin üç-beş katı yüksek fiyat biçen insafsız bey (!) efendiler. Size söylüyoruz biraz edep yâ hû!
Ey kimi zaman borçlarını erteleyerek, kimi zaman da özel kredi ve hibelerle sıkıntıya düşmesinler diye kodamanları kolladıkları halde, alt gelirliye hiçbir müsamaha göstermeyen kan emici bankalar. Ve mağdurların acziyetinden, borca düşmüşlerin çaresizliğinden istifade edip onları sömüren alçak tefeciler. Size söylüyoruz biraz edep yâ hû!
Ey daha çok kâr etme hırsıyla tüm değerlerini pazara süren, en temel ihtiyaç maddelerini bile piyasadan çekip stokçuluk yapan sahtekâr esnaflar. Ve serbest piyasa kepazeliğine sırtını dayayıp sürekli ellerindeki ürünlere zam üstüne zam koyan Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz fırsatçı tüccarlar. Size söylüyoruz biraz edep yâ hû!
Ey sınavda en yüksek puanı alan gençleri mülakat denilen garabet marifetiyle eleyip torpille hak etmeyen tanıdık, akraba, yandaşları işe alan haramzadeler. Ve kendisi gibi düşünüp inanmayanları ayrımcılıkla düşmanlaştıran, farklı fikirleri yaftalayıp aşağılayan arsızlar. Size söylüyoruz biraz edep yâ hû!
Ey yaşamın kurtlar sofrasına dönüştüğü bu çağda çocuklarının ne yiyip içtiğini, kiminle hangi ortamlara takıldığını dert etmeyip saldım çayıra aymazlığındaki vurdumduymaz anne ve babalar. Ve içinde bulunduğu toplumun değer yargılarını, mensubu olduğu inancın ölçüsünü umursamadan, sokaklarda yarı üryan dolaşan arsız kızlar ve başkasının namusunu dikizleyen insan müsveddesi ahlaksız erkekler. Size söylüyoruz biraz edep yâ hû!
Bunca gayri ahlaki duruma karşı her alanda adalet ve hakkaniyetle hareket eden bir denge ve denetim sistemi oluşturulmalı. Ve kim olursa olsun torpile, rüşvete, hırsızlık ve kuralsızlığa asla müsamaha gösterilmemeli. Çünkü harama, hileye ve hukuksuzluğa bulaşanların yaptıkları yanlarına kar kaldıkça hiçbir şey düzelmez. İlk kayırma ve kural ihlalinde, ilk usulsüzlük ve ahlâksızlıkta, ilk rüşvet ve yolsuzlukta kimin yaptığına bakmadan gerekli ceza verilirse, belki bu tür yanlışlara teşebbüs edilmez.
Unutmayalım camideki edep (ahlak) ile okul, sokak, iş yeri, pazar veya devlet dairesindeki edep birbirinden farklı değildir. Haddizatında edep güzel ahlaktır. Ve kişinin Allah’a insanlara ve tüm canlılara karşı sorumluluk şuuruyla yaşamasıdır. Dolayısıyla bir idareci ile öğretmenin, esnaf ile imamın, anne baba ile işçinin ahlaki tutumu birbirinden farklı değildir/olmamalıdır. O yüzden bugün toplumun siyasetten ticarete, eğitimden kültüre sosyal ve kamusal yaşamın her alanında edebi muhafaza eden, adaleti ilke edinen dürüst insanlara çok ihtiyacı var.
İşte bu. Demek neymiş milletin durumunu geçimini yazmak yorumlamak çok zor değilmiş