Adıma en son Ağrı demişler benim. Demişler demesine de her gelen bir isim vermiş bana. Hangi birini saysam ki? Tek bir medeniyet yoktur ki yolu geçmemiş olsun benden. Anadolu'nun atası Hititler'den tutun da, kimsenin paylaşamadığı Medler'e kadar uzanmış talihim. Gün olmuş, Urartu'nun barış kokulu avuçlarına yüz sürmüşüm; gün olmuş, İskender'in savaşlarında baş vermişim. Hatta gün olmuş Bizans'ın çizmesi altında can çekişmişim. Ne Ermenisi el çekmiş benden ne de Gürcüsü. Her gelen bir nam bırakmış üstüme. Bir türlü bölüşememişler cânım toprağımı. Moğol'un zulmüne de tanık olmuşum, Timur'un heybetine de. Murat'ın Revan'daki top sesleriyle uyanmışım kimi vakit; kimi vakitse Acem'in kılıç sesleriyle uyuyakalmışım. Nice canlar doğurmuşum ve nice canları gömmüşüm toprağıma. Kervanlar doyurmuşum, kurda kuşa analık etmişim; İslam sancaklarının yeşilini de seyretmişim, önümden geçip giden Bolşevik kızılını da.
Böyle başlamış işte benim ahvalim. Nihayetinde olmuşum gencecik bir memleketin serhat eli. Ve bir gün ferman vermişler, demişler ki bundan sonra vilayetsin. Lâkin bulunduğum dünyanın küçüklerindenmişim. Bilmemişim nahiyelikten ötesini. Bir yanımda dostum Bayazıt, bir yanımdaysa karındaşım Eleşkirt varken ar etmişim büyüklükten. Gelin görün ki baş göz üstüne diyerek kabul etmişim gene. Fermana göre, seçilmem sükûnetimdenmiş. Öyle kimseyle dövüşmesini sevmezmişim. Bu yetermiş onlara. Ama Allah var, gariplikten ötesine ermemiş aklım. Ne kibre dalıp eşkıyalığa kucak açmışım, ne de yoksulun dünyalığına göz dikenlere yol vermişim. Yine buyruğa göre, bereketli topraklarım yağız bir delikanlı yapacakmış beni. Belki onun gibi olurum diye adımı değiştirip haşmetli dağın adını vermişler bana. Daha güzel ve daha soylu olmuşum onunla. Artık hazırmışım büyüyüp serpilmeye. Sonra mektepler, karakollar asılmış göğsüme. Baştan sona bayraklar dikilmiş her bir zerreme. Paşalar, mebuslar doyurmuşum; başvekiller, nazırlar ağırlamışım. Ve böylece büyümeye başlamışım. Başlamışım başlamasına ama kimseye yaranamamışım. Ne civarımdakilere ne de içimdekilere... Bir türlü anlatamamışım vilayet olduğumu. Kâh "ben senden daha yüceyim" demişler, kâh "sen dünkü çocuksun" diyerek burun kıvırmışlar bana. Bilirsiniz, bu topraklarda eskiden her çocuk fukara olarak doğarmış ya, ben de o fukaralığı bir türlü atamamışım üstümden. Ee zengin olsam koşarak gelirlermiş bana hem civarımdakiler hem de o içimdekiler! Ve yine fakirliktendir ki yüzüme gülücük serpiştirip sömürenler de olmuş beni. Sadece bir toprağım diye anlamadığımı sanmışlar benim. Oysa en iyi toprak anlar ve en doğru toprak anlatırmış o sömürenleri cihana! Bu da yetmezmiş gibi gün gelmiş, kendi evlatlarım kurşun sıkmış ayazıma; ama gün de gelmiş, o ayazım kurşun gibi sıkılmış dört bir yanıma. Ancak bıkmamışım yaşamaktan; karar vermişim artık zengin olmaya. Zengin olursam evlatlarım sağdan soldan aman dilemez, beni terk etmez diye düşünmüşüm. Bas bas bağırmışım gelip bana sahip çıkın diye. "Tüm dağları sizin için kovdum, tüm ırmaklarımı sizin için açtım, bereket fışkırıyor ovalarımdan. Gelin beni büyütün!" diye haykırıp durmuşum. Ama ne duyan varmış beni ne de gören. Hani şairin de dediği gibi; "Gelgelelim beter bize kısmetmiş." İşte bu beterlik de benim kısmetimmiş.
Ne var ki yılmadım, yitirmedim umudumu. İnanıyorum, gelip çatacak o gün; ve benim de elimden tutacak evlatlarım. Sabretmekteyim.
Kalın sefa ile…
başlık 4 kelime. başlıkla beraber yazı toplam 472 kelime :) 04 ve 0472