Ayın 14'ünü 15'ine bağlayan gece gelip çatmıştır. Ve saatler yarımı göstermektedir. Bilmem kaç gündür beklenen o muhteşem an işte bu andır! Çünkü Memur Ç'nin maaş hikâyesi başlamıştır artık. İşte o an var ya o an, onun kendisini dünyanın en zengin insanı hissettiği tek andır! Ama borçlarıyla ilgili aklındaki deli sorular dönmeye başlamamıştır daha. Kısa süreliğine de olsa ekrandaki rakamlara sevgiliye bakar gibi bakmaktadır zira. Yatan maaştaki o sayılar yok mudur hele, Ç'nin ekranı öpesi gelir(!) Çünkü daha inanamamıştır yokluktan kurtulduğuna garip. Hatta öyle ki, matematiği sadece o gecelerde sevmiştir bizim Ç. Ve ertesi gün olur; önceki günlerden daha da erken kalkar. Ne de olsa para daha hesaptadır. Tabi eğer ki hesapsızca yaşamanın sonucu olarak geceden para uçup gitmemişse! Böylece yüksek bir özgüvenle işe gider. Eller cepte, gözler ileridedir. Yürüyüşü başkalaşmış, selam verişi değişmiştir. Şöyle bir bakar etrafa zengin gözlerle. Yüzü asık ve başı aşağıda biri varsa o zaten geceden bitirmiştir parayı diye bilmektedir. Sözün özü şu ki; hesaptaki kalan para kadar tebessüm edildiğinin farkındadır. Çayın en demlisini bacak bacak üstüne atarak içer. Kahkahaların en kocamanını ise ardı ardına yayar cihana. O gün en fazla yaptığı muhabbet hangi lokantada hangi yemeğin daha güzel olduğudur. Ve böylece bir buçuk iskenderin hülyasinda bulur kendini. E belki birkaç köynek ya da bir iki pabuç daha ekler hülyalarına!
Gel zaman git zaman, parasının hiç bitmeyeceğini düşündüğünden olsa gerek ki çabucak tüketir parasını. Böylece Ç için filozofa bağlama dönemi başlamıştır. Her şeyi sorgular bir bir. Sosyo-ekonomik sistemden başlanan sorgulama hali, "bu dünyaya niye geldik" noktasına varacak kadar ontolojik bir seviyeye gelir. Ç'nin zihni olarak en verimli olduğu dönem de bu dönemdir(!) Bu süre içinde iyi bir sosyolog, cevval bir ekonomist ve hatta siyaset bilimci olur. Memleketi kurtarma fikirleri en çok da bu dönemde ortaya çıkar onun zihninde. Mesela "Devlet niye daha fazla para basıp bizlere iki üç kat maaş vermiyor" gibi marjinal iktisadi yaklaşımları daha ziyade bu dönemde irdeler. Ama en çok da "Acaba ticaret mi yapsaydım?" sorunsalı kemirir beynini. Ya da "Keşke falanca kurumda çalışsaydım" yahut "Her ay bir çeyrek alsaydım keşke" duygusu egemen olur bünyesine. Ayın sonuna doğru ise en popüler konusu, kuruşu kuruşuna bilmesine rağmen o ay ne kadar maaş alacağıdır. Sonucun değişmeyeceğini bilmesine rağmen onlarca kez düşünür ve hesaplar maaşını(!) Ha unutmadan, bir de Ç'nin etrafında kimileri var ki, onlar kendi maaşından önce daha yüksek kazananların maaşlarını hesaplar evvela(!) Zaten yüksek maaş alanlar kendileri hesaplamadan önce onlar söyler maaşını. Böylece diğer ayın 15'i gelip çatar. Yeni ama bilindik bir hikâye daha başlar.
Tüm bunların dışında Ç için kesin olan şu ki; bir memur her dönemde ve her durumda çalışanının hakkını gününde veren yegâne müessesenin DEVLET olduğunu bilir ya da en azından bilmesi gerekir!!! Kim ne derse desin; bu denli hak yiyenlerin olduğu dünyada hakkı, sahibine teslim etmenin haysiyetli bir insanın ilk vazifesi olduğunu bilir Ç.
Ne diyelim ki, inşallah maaşın hiç bitmesin sevgili Ç.
Kalın sefa ile…
Edip Karataş 3 Yıl Önce
Ağzina sağlik üstad