Bu yazıda sizlere birinden bahsedeceğim. Bu kişinin adı Yurttaş; mesleği profesyonel fukaralık. Demeyin sakın fukaralık diye bir meslek mi olur? Bir insan yaşamında fukaralıktan başka bir şey görmemişse mesleği de namı da bal gibi fukara olur! İşte bizim bu yurttaş da baba yadigârı fukaralık mesleğini sürdürmek için yıllardır canla başla çalışmaktadır! Tek isteği bu mübarek mesleği evlatlarına devretmemek! Kim ister ki çocuklarının yoksulluk çekmesini? O da nesillerdir onurluca yaptıkları fukaralık mesleğinin artık işe yaramadığını görmüş olmalı ki zengin olmaya karar vermiştir.
"Ne yapayım, ne edeyim de bu işi çocuklarıma bırakmayayım" der ve kolları sıvar yurttaşımız. E tabi görüldüğü gibi öyle kolay değildir fukaralıktan kopmak! Hele ki fukaralıktan zenginliğe birden terfi etmek öyle her babayiğidin harcı değildir(!) Bir defa gözü açık olacaksın! Bazen acımasız olacaksın; eh bazen de az biraz haysiyetsiz olacaksın birden zengin olmak için(!) Ama niye böyle oldum diye de hiç kafaya takmayacaksın! Mecburdum diyerek olmayan vicdanını rahatlatmayı bileceksin(!) İşte bu bizim yurttaş da kararlıdır zengin olmaya. Kolay yoldan nasıl zengin olurum diye şöyle bir göz gezdirir etrafa. Memlekette kısa zamanda yoksulluktan zenginliğe geçmiş bir yığın insan vardır. Dolayısıyla hiç zorlanmaz örnek insan bulmakta(!)
Mesela ilk örnek olarak döviz alarak köşeyi döndüğünü düşünen birini bulur. Yurttaşımızın köşede bir gün ölürsem çocuklarım millete et yedirir diye sakladığı bir miktar parası vardır(!) Bu parayla döviz almak ister. Sonra düşünür ve şu soruyu sorar birilerine: "Peki ama benim dövizden kazanacağım para nereden gelecektir?" Sonra öğrenir ki, alınan her birim yabancı paranın karşılığı olan yerli para halkın cebinden çıkacaktır. Ekonomik dengenin sağlanması için bu gereklidir. Çünkü birinin kazancı bir başkasının kaybıdır. Zira böyle buyurmuştur büyük patron yani KAPİTALİZM(!)
Sonra der ki kendi kendine; "Bu düpedüz haramdır! Ben parayı halkımın cebinden almış olurum böyle yaparsam. Benim kazanacağım para, belki yoksul bir çocuğun ya da düşkün bir ihtiyarın boğazından geçecek lokmadır. Hem insan olana oturduğu yerden para kazanmak yaraşır mı hiç? Sorulmaz mı bunun hesabı DİVANDA?" Der ve böylece vazgeçer döviz almaktan bu yurttaşımız!!!
Daha sonra bir başkasına sorar. O kişi ise "Git şu malı al ve zamlanınca iki katına satarsın. Böyle böyle zengin olursun zamanla" Der. Bu öneri karşısında yine düşünmeye başlar bizim yurttaş ve der ki; "İyi ama böyle yaparsam hem o mala o anda ihtiyaç duyanı mağdur ederim, hem de ondan haksız yere fazla para almış olurum." Diyerek bu fikrin de harama çıktığını görür ve yine vazgeçer.
Sözü uzatmayacağım. Arsa, borsa, faktoring(!) derken, bunlar gibi oturduğun yerden, zerre emek vermeden yapılacak her işin eninde sonunda harama çıktığını anlar bizim fukara yurttaşımız. Onurlu olmanın ilk şartının devletini ve halkını sömürmemek olduğunu anlamıştır aynı zamanda. Ve ÖYLE ZENGİN OLMAKTANSA baba yadigârı fukaralık mesleğini onurluca yapmaya devam eder.
Ne diyeyim ki; darısı başımıza!!! Bilmem anlatabildim mi?
Kalın sefa ile...