Saatler gece yarısına koşturur, alırsın eline kalemi ve o an bir tek ülken geçer kalbinden. Tüm bildiklerin bir bir terk eder aklını. Ne öğrendiklerin para eder ne de öğreneceklerin. Sıkarsın yüzünü var gücünle, için yalnızca memleket sevgisiyle dolar. Öyle ki yoksulluğunu bile seversin memleketin. Hem de o anadan doğma bitmek bilmez yoksulluğunu… Kim bilir merhametli olmakta direten birkaç insanımızın hatırınadır belki de, seversin memleketi koşulsuzca. Ne kadar kızsan da, ne kadar kahretsen de birçok şeye, vazgeçemezsin onu sevmekten. Bu öylesine bir aşktır ki, aç da bıraksa seni, düşsüz de bıraksa ve hatta bir başına yapayalnız da bıraksa seni, sen bırakamazsın onun sevgisini. Tüm hücrelerin selama durur geçerken memleket kelimesi içinden mesela. Başka bir yerde yaşayamama çaresizliği değildir bu. Bu, başka bir yeri sevememe çaresizliğidir. Tıpkı bir evlat sevgisi gibi karşılıksızdır, tıpkı bir ana baba sevgisi gibi kaybetme korkusuyla bezelidir ve elbette bir çift siyah göze vurgunluğun gibi teslimiyettir memleket sevgisi. İstersin ki, hiç kimse fukaralık yaşamasın, hiç kimse zulme uğramasın. Bilirsin bunların ihtimalsiz olduğunu ama yine de dilersin işte. Zira yine bilirsin ki ne fukaralık ne de zulüm bırakmamıştır yakasını bu cânım toprakların. Hangi cihetten olursa olsun memleket deyince gözleri olabildiğine yaşla dolan insanlarımızı geçirirsin aklından. Damla damla akan kanları, kurulan darağaçlarını, bir yudum suya muhtaç olanları geçirirsin aklından. Ve böylece katmerleşir içindeki memleket sevdası. Fakat bununla da yetinmezsin; başka şeyleri de geçirirsin aklından. Mesela vurdumduymazlıkları, mesela aymazlıkları ve mesela insafsızlıkları… Ne var ki tüm bunlara rağmen kaptırmışsındır kalbini ülkenin sevgisine. Ne yaşarsan yaşa ve kim ne yaşatmışsa yaşatsın sana, ülkenin bir sabahına uyanmanın buruk ama o kadife duygusu gibisi yoktur asla. Umudun katli için sıvamışken kollarını neredeyse herkes, sen umutsuzluğun rağmına yüzünden düşürmezsin bir tutamlık tebessümünü.
İşte böylesine kocaman ve böylesine karşılıksızdır memleket sevdası. Karşılıksızdır çünkü sen onu ne kadar seversen sev, o bazen esirger senden her şeyini. Misal, yarın gözlerini nerede açacağını bilemezsin. Belki bir açlığın içinde, belki demir kapılı bir zindanın gerisinde, belki de gözlerine düşen bir avuçluk toprağın esaretinde. Sözün özü şudur ki; kimi zamanlar senin ona olan sadakatin kadar değildir onun sana olan bağlılığı. Ama hiçbir vakit geçmez aklından ona ihanet etmek. Zira bilirsin ki ihanet, karşındakinin kalbine sıktığın kurşunun dönüp tüm vücudunu delik deşik etmesidir. Hele ki memlekete ihanet, sen ölsen dahi nesiller boyu peşinden ayrılmayacak olan lanetindir. Gel gör ki, öyle sıcacık yuvanda karnın ve gönlün tokken ahkâm kesmek değildir memleket sevgisi; aksine soğuk hanelerinde karnı ve gönlü aç olanları hissedebilmektir memleket sevgisi. Onlar için en azından bir damla terini feda edebilmektir. Ve varsa bir yüreğin, birileri ve bir şeyler için direnebilmektir. Hem de öyle yüreğindeki cesaret kadar değil; etin kadar, kemiğin kadar direnebilmektir memleket sevgisi.
Geleceğin onurla dolsun memleket…
Bu kadar içten samimi, ve bir o kadar delikanlıca, bir o kadar şairane anlatmak memleket sevgisini...kalemin ve yüreğin daim olsun sonsuzca..teşekkürler