Osmanlı’da belediye hizmetleri, Tanzimat dönemine kadar, “Şehremaneti” olarak bilinen teşkilatlar tarafından yürütülüyordu. Bu teşkilatın başında bulunan kişiye, “Şehremini” yani şehrin emini deniliyordu. 3 Nisan 1930 tarihinde çıkarılan belediye kanunuyla; “şehremaneti” yerini belediye, “şehremini” yerini ise Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi unvanları aldı. Kanuni isimi ne olursa olsun, hukuki ve ahlaki boyutu ile belediye şehrin emaneti, belediye başkanı ise bu emanetin emin bekçisidir.
Halk tarafından kendisine emanetin emin bekçisi payesi verilen belediye başkanı, layık görüldüğü makamı en iyi şekilde temsil etmekle mükelleftir. Çünkü insanlar, kendisini seçerek şehrini, mahallesini ve evlerini emanet etmiş olurlar.
Dolayısıyla Belediye Başkanı bir memleketin hem emini hem de emanetçisidir. Hizmetine talip olduğu kenti yakından tanımak, sosyal ve kültürel yapısını çok iyi bilmek zorundadır. Şehri daha yaşanılır kılmak için fiziki sorunlara çözümler üretme becerisi kadar sosyal ve ekonomik alanda da başarılı olmalıdır. Adaylar her ne kadar birer siyasi partiyi temsilen yola çıksalar da esasında belediyecilik siyaset üstü bir makamdır. Bu yüzdendir ki başkanlık koltuğuna oturan kişi önce yakasındaki siyasi parti rozetini çıkarır. Zira gerçek manada Şehr-ül Emin olmak hiçbir ayırım yapmadan hizmetlerden her kesi eşit ve adil bir şekilde faydalandırmaktır.
Gelinen noktada şehrimizin imarı ve insanımızın huzuru için hem yetkin ve ehil, hem de dertli ve gayretli kadrolara ihtiyaç olduğu hepimizin malumudur. Çünkü ne yazık ki yıllardır gelişmişlik oranında hep son sıralarda yer alan illerden biriyiz. Bunun çok yönlü sebepleri olduğu için bu konuda sadece konuşmak değil aynı zamanda sorumluluk almak gerekiyor. Zira iyi biliyoruz ki içinde bulunduğumuz her hali aldığımız kararlar ve yaptığımız tercihler belirliyor. Gelişmiş bir toplum ve huzurlu bir şehir istiyorsak; grupçuluktan, bencillik ve taassuptan uzaklaşıp topyekün kalkınmayı önceleyen bir birlik ve beraberlik şuuru oluşturmalıyız.
Bu yüzden biz seçmenler için belirleyici olan en önemli kriterler; bu makama talip olanların öncelikle liyakatli, tevazu sahibi, sözlerine sadık, davranış ve icraatlarında tutarlı olup olmadıklarına… Yalnızca kendisinin güvenilir ve liyakatli olması değil, ekibinin de emin ve ehil insanlardan oluşup oluşmadığına... Çıkar odaklarından uzak durup art niyetli insanlarla iş tutup tutmadığına… Şehrin önemli dinamikleri olan Kurum, STK, Kanaat Önderi, Basın, Yazar ve Muhtarlarıyla iletişim, istişare ve işbirliği içinde olup olmadığına bakmak olmalıdır.
Evet, aday adayı olan tüm hemşerilerimiz saygıdeğerdir. Ancak, tüm siyasi partilere çağrımız. Lütfen şehrimizi emanet etmemizi istediğiniz adaylarınızı belirlerken:
-Her konuda ‘Hukukullah’ Allah’ın hakları ve ‘Hukuku’l- ibad’ Kulların hakları ölçüsüne dikkat edecek...
-Belediyenin tüm imkânlarını titizlikle kullanıp israfa ve irtikâpa geçit vermeyecek...
-Cadde, sokak ve kaldırımların sürekli yapboza dönüşmesini engelleyen kalıcı çalışmalar yapacak…
-Gereksiz harcamaları, faydasız yatırımları ve altyapısı bitmeyen çalışmaları onaylamayacak…
-Çarpık yapılaşmaya müsaade etmeyip çalışmalarda doğal çevre ve sosyal yaşam alanlarını gözetecek…
-Şehrin fiziki görünümü, alt yapısı ve temizliğini önemsediği kadar gençliğin de istikbalini düşünüp istihdamına yönelik projeler üretecek…
-Kırılan gönüllerin, daralan ruhların, muhtaç yüreklerin hayatlarını imar etme derdi taşıyacak…
-Tütmeyen bacanın, yanmayan ocağın, dardaki gariban ve yoksulun durumundan haberi olacak…
-Siyasi polemikler, kutuplaşma ve kavgalardan uzak durup enerjisini halka hizmete harcayacak…
-Şehrin istikrar ve istikbalini kendi siyasi istikbalinden daha önemli görecek…
-Kaynakları en yararlı şekilde, akıllıca ve hassasiyetle kullanıp ölü yatırımlarla israf etmeyecek…
-İşlerinde dürüstlük ve şeffaflığı, çalışmalarında üretkenlik ve cesareti, ilişkilerinde güler yüz ve samimiyeti ilke edinen emin kişiler olmasına dikkat edin ki halktan teveccüh bulsunlar.
Reklam reklam reklam.. bırakın bu işleri..
Ne diyor bu Allah aşkına