‘‘Ne demektir onurlu olmak?’’ Ne kadar da az sorar olduk değil mi bu soruyu? Aslında çok şeye sahip olmaya başlayınca bu soruyu da sormaz olduk. Sırf elimizdekileri kaybetmeme hatırına unuttuk bu soruyu. Oysaki eskiden ne de çok sorulurmuş. Yok, maksadım eski dönemler şöyleydi böyleydi klişesi yapmak değil! Fakat yıllardır dikkat ederim ‘‘Onur’’ kelimesi pek kullanılmaz oldu. Onun yerini dolduracak bir kelime bulma arayışımızın olduğu da pek söylenemez. Yalnızca günlük konuşmalarımız da değil; edebiyatta, sanatta, siyasette pek geçmez oldu bu kelime. Sanıyorum ki biz bu kelimenin altındaki o devasa duygudan kaçıyoruz. Çünkü eğer ki o duygunun varlığından kaçmazsak, elimizdekiler kaçacak gibi korkuya kapılıyoruz. İşimiz, aşımız, lokmamız hatırına varlığını inkâr edip duruyoruz onur kavramının. Çocuklarımıza ekmek götürmek ve onlara iyi bir gelecek sunmanın sözüm ona gururuyla kendimizi avutup duruyoruz. Oysaki o ekmeği yedirirken, o geleceği kurarken belki de kaç kişinin onurumuzu tokatladığını, kaç kere yerlere düşürüldüğümüzü hiç mi hiç düşünmeyiz. Hele ki kaç kişiye elimizi, gönlümüzü dilendirdiğimiz pek de umurumuzda olmaz. Ama sorsan hepimiz onurlu insanlarız. Hiç kimse laf edemez bizim haysiyetimize(!) Birkaç uyduruk anımızı evirir çevirir anlatırız. Hâlbuki kaybedeceklerimizin korkusuyla her gün kaç kez iğrenç ve samimiyetsiz gülücükler atarız etrafımıza. Yedi başlı ejderlerin karşısında iki büklüm kalıp onların alevleriyle kaç kez kül olup dururuz? Eee peki bu sorunun cevabı nedir? Ne demektir onurlu olmak? Cevap çok nettir: Kaybedecek olmamıza rağmen konuşabilmektir, direnebilmektir. Çocuklarımıza anlatacak bir hikâyemizin olmasıdır. Ne değişir diye düşünmek değil; aksine hiç olmazsa evlatlarımızı değiştirebilmektir. Sözün özü şu ki; onursuz olarak insanlık suçu işlemektense, onurlu olarak adamlık suçu işlemektir bütün mesele. Ve benim nazarımda kaybettikleriyle orantılıdır bir insanın onur seviyesi.
Öte yandan hayatın şöyle bir özelliği vardır: Esasında haysiyetimizin yerine ikame ettiğimiz zenginliklerimizi hayat bizden teker teker geri alır. Ve böylece o gün bütünüyle çırılçıplak kalırız. Kötü olan şu ki; bu kez kaybettiklerimizi yeniden kazanmak için harcayacağımız bir onurumuz bile kalmamış olur o gün. Ve biz de işte o an esas kaybedilenin farkına varırız. Dövünmek, kendimizi yerden yere vurmak para etmez. Çünkü onur insana yalnızca bir kere verilir ve yalnızca bir kere yitirilir!
Lafı uzatmak içimden gelmiyor. Diyeceğim o ki; onurlu yarınlar bizlerin olsun sevgili insanlık…
Aferin kardeşim doğru söze ne denir böyle yazmaya devam