Rahmetli babam anlatmıştı Ağrı Merkez Camii'nin yapılma hikâyesini.
Sene 1947 yöneticiler idareciler dine soğuklar ama memleketimin ahalisinin dine inanca ve ibadete sıcak zamanları riyadan ve ranttan münafıklıktan uzak ahali ibadetlerini ifa için merkezde bir camii yapmaya karar verirler.
Tüm AĞRI halkının katkıları ile temel atılır caminin duvarları yükselir sıra tavan tabya dökülmesine gelmiştir AĞRI halkı esnaf da tükenmiştir ve çimento alacak paraları kalmadığı gibi bu parayı toplama ihtimalleride yok gibidir. O dönemin meşhur zenginlerinden biri (adını vermem doğru olmaz) gelir camii yaptırma derneği heyetinin karşısında oturur ve teklifini yapar camiye benim adımı verin gereken tüm parayı ben vereyim der. Esnaf bu teklifi uygunsuz bulur çünkü yüzlerce insan parası olmadığı için insaatta işçi olarak çalışıp emeği ile bu hayra katkı sunmuştur. Onların emekleri ile yaptıkları hayra saygısızlık kabul ettikleri bu teklifi red ederler.
Allah hepsine rahmet eylesin mekanları cennet olsun.
Rahmetli Babam dedemin yanında iken bir mucize olur. Dedemin bir çözüm bulmak için kara kara düşündüğü o an içeriye uzun boylu ince zayıf elli yaşlarında bir adam girip kendini tanıtır muşlu bir kürt ağasıdır.
Muşlu Kürt Ağası
Sorar
-Bu camiyi kim yapıyor beg der
Dedem
-Esnaf ve halk hep birlikte der.
Bunun üzerine muşlu Ağa der ki
- ben bugün mal meydanına iki sürü toklu getirip sattım. Kabul ederseniz sürünün birinin parası bana, biri de camiye ama bir şartım var kimse adımı bilmeyecek.
Bu gerçek hayır sahibi hayrı takva ile yapan kişi sayesinde AĞRI MERKEZ CAMİİ tamamlanabilmiştir.
Tüm AĞRI halkının zengin yoksul orta halli elele verip parası ve emeği ile yapmaya çalıştığı bu caminin yapımına bir mucize ile bir muşlu ağada katılmıştır.
Ağrının emeğini hayrını ve
Muş'lu Kürt Ağasının o mucizevi hayırının hatırı için yıktırmayın caminizi.
İşin içinde rant varsa ve dükkanlar bölüşülmüşse geç kaldık demektir bari adliye sarayına sahip çıkalım